Ads 468x60px

27 Ekim 2010 Çarşamba

ARICILIKTA SON NOKTA

     Arıcılık hakkında herkes bir şeyler söylüyor. Söylenen sözlerin sonu yok. Herkes kendince haklı. Bazıları kendi sözlerinde çelişkiye düşüyor. Kimisi başarılarınından bahsediyor, kimisi herşeyi olduğu gibi anlatıyor, bir diğeri ticari kaygılar güdüyor, bir diğeri başkasını kıskanıp çamur at izi kalsın diyor. Bu konuşmaların sonu yok. Bunca söylenen sözlerde bazı ortak noktalar var. Bu ortak noktalar şunlar.

1- Güçlü koloni
2- Başarılı bir koloni yönetimi

    Herkes bunda hemfikir. Artık bu ortak noktaya nasıl varılır bu ortak noktalar nasıl oluşturulur burası çeşitlilik gösteriyor. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.

    Güçlü koloniye ulaşmanın yolu, çok yumurtlayan, oğula meyletmeyen, kaliteli ana arıyla kaliteli ırkla olur.

    Araba yeni bir icat değil, her geçen gün yeni modelleri daha lüksleri çıkıyor. İllaki ben kendim daha güzelini üreteceğim, benim arazime daha uygun bir yapısı olacak diye kimse evinin bodrumunda bir atölye açmıyor dimi? Çiftçi 'mehmet amca' ben daha verimli bir inek üreteceğim diye yerli ineğini üzerinde bir sürü denemelere girmiyor dimi. Gidiyor arı bir ırka mensup sütcül ya da etcil bir inek alıyor keyfine bakıyor. Avrupa bu noktaları çoktan aşmış. Adamlar boyunca katla çalışıyor, çatır çatır balını alıyor.

     Başarılı koloni yönetimi ise tek cümle ile söylüyorum. RAHAT ÇALIŞILAN ARIYLA olur. 

    Asronot gibi giyinerek, görüş mesafesini kapatarak, ellerde kalın eldivenlerle çalışarak, özel harekat timi gibi sağdan, soldan, bulduğu deliklerden içeri girerek saldıran arılarla; arıcılığa yeni başlamış bir kişi nasıl olurda doğru bir koloni yönetimini öğrenebilir. İyi koloni yöntemi öğrenmek için illaki yıllaırın mı geçmesi gerek, onlarca arı mı söndürmek gerek.

    Türk arıcılığı nasıl daha iyi yerlere varacak onun yolunu bulmamız lazım, ortak payda da buluşup, at gözlüğü takmamak gerek.


     Ben bundan çok uzun yıllar önce arıcılığa başlamak istemiş bir arıcı abinin yanına gitmiştim. Adam bana  o zamanın parsıyla bir milyar getireceksin körükçülükle başlayacaksın demişti. Bana bir milyara üç arı satacak hem ayak işlerini göstertecek buna karşılık arıcılığı öğretecek. Artık nekadar öğretecekse... Herşeyin bir bedeli olacak tabi çıraklıktan kaçığım için değil. Burada altını çizmek istediğim konu neden işi yokuşa sürüyoruz. İşin kolayı varken işi sevdirmek varken neden işten yıldırmak korkutmak nefret ettirmek.

    Bende dahil hiç birimiz maskesiz küçük çocuğumuz arının yanına sokturmayız.Ama avrupada adamlar arıları sevdirmek için neler yapıyorlar. İşte arıyı sevdirecek arılar ve arıcılık.

    Burada arıcılığa üç kovan arıyla başladığımda bir arıcıyla tanıştım. Arıcılıktan öyle bir bahsetti ki vazgeçecektim. Konuşmasının devamında köylerindeki başka bir arıcının arılarının sönüp batmasından dolayı nasıl memnun olduğunu nasıl sevindiğini güle güle anlatınca nasıl biri olduğunu anladım.

    Bu ülkeye artı değer katacak her hareket, her davranış, her çalışma, her başarı beni memnun eder. Biz başkasını kendi nefsine tercih eden bir ecdadın torunlarıyız. Bir birimizi hasetleyerek, bir birmizin şevkini kırarak, bir yerlere varamayız. Diğer ülkeler dağları aşar bizler düz yolda şaşarız. Oyüzden vakit kaybetme lüksümüz yok. Birlik olup bu işin bir yerlerinden de biz tutmalı üzerimize düşeni yerine getirmeliyiz.

1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...