Ads 468x60px

29 Kasım 2010 Pazartesi

MODERN ARICILIK

     Uzun zaman oldu yazmayalı. Bu arada bir çok işle meşgul olduk uğraştık. Fırsat buldukca arılara baktım. Bakımlar dışardan gözlemleme yoluyla yapıldı. Eğer polen geliyor, arıların giriş çıkışları iyiyse kovanda herşey yolunda gidiyor demektir. Köydeki bahçede bulunan arım tam dediğim gibi. İşyerinin bahçesinde bulunan arımda arı mevcudu az olduğu için biraz problemli. Bala giden arılarımdan gelen son bilgiler petek düşürüldüğüne dair.

     Bugün yazmayı istediğim konu modern arıcılık hakkında olacak. Bu konuda neler yapılmalıdır?

     Bence Türkiyedeki 40 000 den fazla arıcının vede ilgili insanların bir devrim yapması, topyekün kalkınma hamlesine girmesi gerek. Başta Devlet olmak üzere; Bir kısım Anadolu arısının saf olanını bulmaya onun üzerinde çalışmalar yapmaya, bir kısmı kafkas arısına, bir kısmı karniyol, bir kısmı italyana odaklansa; bir kısım işletmeler yeni tarz kovanlar imal etse ucuza mal etse, ortak bir standart oluşturulsa, bilim adamları binlerce deney yapsa, izole bölgeler oluşturulsa, top yekün 40 bin arıcı ve bu arıcıların ilgili olduğu tüm sektörler elbirliği birlik ve beraberce Türkiyeyi arıcılık konusunda bir numara yapsa... Bu aslında hiçde zor değil. Dünyada söz sahibi olmak, Türkiye arıcılığını, hedefe ulaşan değilde hedefler oluşturan bir arcılık ülkesi haline getirmek hiçte zor değil. Tüm bunlar için gerekli olan doğal flora ise bizde alası var; isan gücüyse evelallah dağları deviririz; akılsa, akıl... Kafaysa, kafa... Beceriyse, beceri... Velhasıl gerekli olan ne var sa bizde var. Yeter ki bunun farkında olalım; modern arıcılığa son noktayı koyalım...

15 Kasım 2010 Pazartesi

KURBAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN...

DAHA NİCE BAYRAMLARA, SEVDİKLERİNİZLE VE SİZİ SEVENLERLE; SAĞLIK, MUTLULUK, HUZUR VE BAŞARIYLA GİRMENİZİ YÜCE ALLAHTAN NİYAZ EDER; BAYRAMINIZI TEBRİK EDERİM.

11 Kasım 2010 Perşembe

GÖZE VE GÖNLE HİTAP EDEN ÇİÇEKLER

     Hafta sonu çiçeklerimle uğraştım. Hepsini bi elden geçirip kimisini yeni saksılara aldım; kimisini budadım. (tabi herzaman aşırıya kaçarım) Baya güzel bir görünümleri oldu.

     Çiçekleri çok severim.

     Bakımını üstlendiğim bir çok çiçek var. Aslında bana göre çok. Bu çiçeklerden ençok menekşeler hoşuma gider. Menekşelerin bende yeri ayrıdır. Menekşeler en hassas çiçeklerdir. En aciz, en savunmasız...

     Çiçeklerimin son hallerinden bir resim en kısa zamanda yayınlayacağım. Ama önce onlardan bahsetmek istedim.

     Her sabah uyandığımda yanlarına gidiyor seyrediyorum onları. Onlarla hal diliyle bir şeyler payşalıyoruz. O bitkilerde en az bizim kadar canlı ve bizim kadar yaşıyorlar. Bence onlarda kendi aralarında konuşuyor dertleşiyorlar. Onlarında sevinçleri üzüntüleri var. Aslında çiçekler bir çok yönden bize benziyorlar. Bizim tüm iyi yönlerimiz onlarda var. O yüzdendir insanların çiçekleri sevmesi.

    Şöyle bir düşündüğümde hayatı dolu dolu yaşama gayretimin bir tezahürü olarak, birçok işle uğraşmışım. Ve halada uğraşıyorum. Karşılık beklemeden yapılan tüm işlerin sonunda insanın tattığı huzur; apayrı bir huzur oluyor. Sanırım bu işin karşılığını Mevla veriyor. Hayatta yaptığınız tüm iyilikleri hiç bir karşılık beklemeden yapmayı bir deneyin. Tabi başarabilirseniz. Ben bazen başarıyorum ve içim engin bir huzurla doluyor. Ah keşke her işin sonunda mükafatı, gerçek ödüllendiriciden beklesek. Her yaptığımız işi sadece Onu hoşnut etmek için yapabilsek.

     Hiç bir karşılık beklemeden baktığım ve benim su vermeme, benim ilgime ihtiyaç duyan bu aciz çiçekler; onlara verdiğim emeğin karşılığını gözlerim ve gönlümü doyurarak fazlasıyla ödüyorlar.

     Arıların çiçekleri neden sevdiğini; onlara bakınca daha iyi anlıyor insan...

3 Kasım 2010 Çarşamba

FIRSATI GANİMET BİLMEK GEREK

     Güneşli günler devam ediyor. Geceleri çok soğuk oluyor.Güneşin yüzünü göstermesiyle, ortalık ısınmaya başlıyor. Bu güneşli günleri iyi değerlendirmek gerek.

     Arıcılığa yeni başlanıldığı dönemlerde insanın devamlı arılarla uğraşası geliyor. Bir arıcı için arıların içine bakmak çıtaları gözden geçirmek çok zevkli bir uğraş. Tabi bu kontrollerin dozunu iyi ayarlamak gerek. İlk zamanlarımda bu hataya düştüm. Vara yoğa arıyı açıp içine bakıyordum. Arıların içerisine bakmanın bir amacı olmalı. Arıcılar arı kovanlarının kontolünü yapmalarındaki en önemli amaç koloninin mevcut durumu hakkında bilgi sahibi olmaktır. En başta gelen bilgi ise bir koloninin olmazsa olmazı olan ana arının olup olmadığıdır. Bir arıcı kovanda çerçeve kontrolü yaparken ana arıyı görmeye çalışır. Eğer, ana arıyı görememiş ise günlük yumurta olup olmadığına bakar. Günlük yumurta var ise ana arı var demektir. Bundan sonraki kontroller buna göre yapılır. Yani ana arının olması kolonin var olması demektir. Günlük yumurta yok, ana arıda yoksa o zaman derhal müdehale yapılmalı bu arıların sönmesinin önüne geçilmelidir. Ana arının olduğu bir kolonide arıcı ana arının yumurta atışını, görünümü analiz eder. Kovandaki kapalı, açık yavruların durumuna bakar. Çıtaları incelerken açık ve sırlı ballara bakarak kovanın besin ihtiyacı konsunda fikir yürütür. Depolanmış polen ise yavru faaliyeti için gerekli gıdanın olduğunun göstergesidir. Peteklerin sağlıklı görünüşü, arıların sakin tavırları ve buna benzer daha bir çok incelik arıcıların kovanı incelerken dikkat ettikleri noktalardır. Yeni başladığım dönmelerde kovanı sık sık açar bakardım. İşin açıkcası neye niçin baktığımı pek bilmezdim. Ama zamanla okuduklarımı uygulayarak bir çok şeyin farkına vardım. Çok aceleci olmamak gerek. Yeni başlayan arkadaşlar zamanla her şeyin yerli yerine oturduğunu ve yavaş yavaş işi kavradılarını görecekler.

    Bu güzel güneşli günleri fırsat bilip burada kışlatacağım arılara bakıyorum. Buradaki arılarımın durumlarının iyi olduğunu görmek beni mutlu ediyor. Arılarda bu güneşli günleri ganimet bilip iyi polen getiriyorlar. Nasip olursa  kış salkımına girmeden öncede kek vermeyi düşünüyorum.

    Şimdilik arılarımdan haberler bu kadar.


2 Kasım 2010 Salı

İŞYERİNDE ARICILIK

     Arı sevdalıları böyle yaparlar, bir arı balkonuna, bir arı köy ya da yazlığına, bir arı işyerine, imkan olsa yanlarına dahi alırlar arıları.

     Nasip olursa ilk fırsatta işyerinde bulunan arımın içini incelemek istiyorum. Dıştan bakıldığında arıların polenli olarak gelişleri güzel. Tabi artık havalar soğudu. İyi bir kışlatma olabilmesi için besin stoklarının tam olması şart.

     Bu arım saldırıya uğramıştı. Çevredeki yaramaz çocuklar bal almak için kovanı devirmişlerdi. Kovanın ön ve arkasına çivi çakmıştım. Öndeki çiviyi sökmüşler hafiften kapağı kaldırmışlar, arkadaki çiviyi görmemiş olacaklar ki öylece bırakıp gitmişler. Bu son olayla ikinci taciz vakası gerçekleşmiş oldu. Biran önce uygun bir yer bulup taşısam iyi olacak. İşyerinin çevresi duvarlarla ve tel örgü ile çevrili fakat işte çocuklara kar etmiyor.

    Allahtan arıların iğnesi var. İğnesi olmasa kökten alıp kötürecekler.

   Nerede o eskiden kapıların dahi kilitlenmediği dönemlerdeki insanlık, nerede o Allah korkusu...


     Bu arımdan bahsetmek istiyorum. Bu arım on çıtadan altı çıtaya düşmüş ve anayı kestiğinde de üç çıta arısı kalmıştı. Bende bu üç çıta arıyı Hasan kardeşime verdim. Zayıf bir kolonisiyle birleştirsin diye. O da saolsun iki çıtalık bir oğul yakalamıştı, o oğul arıyla birleştirip bana hediye etti. Beş çıtalık arıyı bir çıtasını alarak 4 çıtaya düşürdük ve şuan dört çıta arı var.

     Bakalım bu arımı ve köyde bulunan arımı kışlatırsam bu benin ilk kışlatma deneyimim olacak. Bir çok şeyi teoriden pratiğe dönüştürmek için iyi bir fırsat.

     Ben arıcılığa iki kovanla başladım. İlk aldığım iki kovanı bölerek üç arı yaptım. Bu üç kovan arıyı muğlaya gönderdim ve ilk balımı aldım. Yazın geldiğinde bu üç kovan arımı beş yaptım. Tabi bir çok şey sizin istediğiniz gibi gitmiyor. Daha fazlada bölebilirdim fakat bölmedim.

    Bu noktada şunun altını çizmek istiyorum. Arı bölmek çoğaltmak mesele değil mesele verimlilikte ve en önemlisi bakabilmekte. Yeni arıcılığa başlayan ve hiç bir deneyimi olmayan arkadaşlara tavsiyem üç ya da beş kovanla başlasınlar ki bu az sayıda koloniyle bir çok şeyi deneyerek öğrenebilirler. Dikkat ederseniz deneyimli olmayan dedim çünki, bir çok kişi arıcılık konusunda yeteri kadar bilgiye sahip ve bir çok şeyide kolayca öğrenebilmekte. Asıl önemli olan uygulamada başarıyı yakalayabilmek. Bu başarıda sürekli uygulama içersinde olmakla mümkün.

1 Kasım 2010 Pazartesi

GÜNEŞİ GÖRÜNCE

     Dün, yazdan kalma bir gündü. Arılar uzun süredir havalar soğuk diye dışarı çıkamamışlardı. Güneşin uygun sıcaklığı sağlamasıyla arılar coştu.

     Dün gene köyde ufak defek işlerle uğraştık. Bu arada arılarada bi bakayım dedim. Arıların durumu gayet iyi. Çok az bir bölgede yavru faaliyeti var ve her yer açık bal dolu. Tabi burada dikkat edilmesi gereken nokta sırlı balın çok olması. Balın sırlanması demek olgunlaşması demektir. Dolayısıyla arıların kışın stoklayacakları balın sırlı olması şart.


    Önümüzdeki bir haftanın pastırma yazı olarak nitelendirilen güneşli günlerin etkisi altında olacağı söyleniyor. İnşallah gene fırsat bulur arılarla ilgilenebiliriz. Kış stoklarını sağlam yaparsak eğer, kışın bir sorun çıkacağını sanmıyorum.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...